21 Şubat 2011 Pazartesi

M.Fethullah Gülen: "Vatikan'da ölmeyi düşledim"

İslâmiyette, iyilikleri yayıp, kötülüklere mani olmanın önemi büyüktür.

İslâmiyette, iyilikleri yayıp, kötülüklere mani olmanın önemi büyüktür.





İslâmiyeti ayakta tutan budur. Din-i islâmın temeli, imânı, farzları ve haramları öğrenmek ve öğretmektir. Allahü teâlâ, Peygamberleri bunun için göndermiştir. Gençlere bunlar öğretilmediği zaman, islâmiyet yıkılır, yok olur. Allahü teâlâ, müslimânlara “Emr-i ma’rûf” yapmağı emirediyor. Yani, benim emirlerimi bildiriniz, öğretiniz diyor ve “Nehy-i anilmünker”i emrediyor. Yani, yasak ettiğim haramları bildiriniz ve yapılmasına râzı olmayınız, diyor.

Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki:


“Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten meneder ve Allah’a inanırsınız. Ehl-i kitap da inansaydı, elbet bu, kendileri için çok iyi olurdu.” (Ali imran-110)

“Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış, başına gelenlere sabret. Doğrusu bunlar, azmedilmeye değer işlerdir.” (Lokman-17)

Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” buyuruyor ki.

“Büyüğünü saymıyan, küçüğüne merhamet etmiyen, emr-i maruf ve nehy-i münkerde bulunmıyanlar bizden değildir.” (Tirmizî)

“Bütün ibâdetlere verilen sevap, Allah yolunda gazâya verilen sevâba göre, deniz yanında bir damla su gibidir. Gazânın sevâbı da, emr-i ma’rûf ve nehy-i anilmünker sevâbı yanında, denize nazaran bir damla su gibidir” . (Deylemî)

“Allahü teâlâ, bir meleğe, bir kasabanın altını üstüne getirmesini emreder. O melek, bu kasabada hiç günah işlemiyen bir zatın da olduğunu, o zatı kurtarıp kurtarmıyacağını suâl edince, Cenab-ı Hak, “Bütün şehir halkı ile onu da alt üst et! Çünkü o zat, bana isyan edenlere karşı yüzünü ekşitmemiştir” buyurdu.” (Beyhekî)

“Birbirinize müslümânlığı öğretiniz. Emr-i ma’rûfu bırakır iseniz, Allahü teâlâ, en kötünüzü başınıza musallat eder ve düâlarınızı kabûl etmez”. (Bezzar)

İslamiyet günümüze kadar, emri maruf sebebiyle gelmiştir. Bir din öğretilmezse, öğreten bulunmazsa yok olmaya mahkumdur.

Vatikan bunun üzerinde çok duruyor. “Diyolag” vasıtasıyla emr-i marufu yok etmek istiyor. İnsan kendi dinini niçin yaymaya çalışır? Kendi dininin doğru, diğerlerinin yanlış olduğuna inandığı için. Diğer dinler de doğru kabul edilirse, o zaman niçin kendi dinini yaymaya çalışsın?



Vatikan’ın Diyalog ile varmak istediği son nokta

Diyalog ve hoşgörü, Vatikan’ın bir tuzağıdır. Diyalog vasıtasıyla, önce, Müslümanların imanları bozulacak, islami şuurdan, yaşayıştan uzaklaştırılacaklar. Hz. Peygamber ve âlimler devre dışı bırakılarak İslamiyet, emir ve yasağı olmayan, felsefi bir sistem haline getirilecek.

Müslümanlar arasında, Müslüman olsun Hıristiyan olsun fark etmez. Nasıl olsa, iki din mensubu da Cennete gidecek, inancı hakim kılınacak. Bu hale getirilen Müslümanların, Hıristiyanlığa kaymaları kolaylaşmış olacaktır. Çünkü, insan, nefsinin hoşuna giden, kendine kolay gelen şeyleri tercih eder. Hâl böyle olunca, haftada bir gün Kiliseye gitmekten başka hiçbir kuralı olmayan Hıristiyanlığa kayması daha kolay olacaktır. Böylece, nihai birleşme Hıristiyanlıkta olmuş olacak. Çeşitli vesilelerle yaptıkları konuşmalarda bunu zaten açıkça dile getiriyorlar. Onlara göre gerçek din sadece Hıristiyanlıktır:

“Biz her ne kadar Hıristiyan olmayan dinlerin manevi ve ahlaki değerlerini tanıyor, saygı gösteriyor, onlarla diyaloğa hazırlanıyor ve din hüviyetini savunmak, insanlık kardeşliğini tesis etmek, kültür, sosyal refah ve sivil iradeyi oluşturmak gibi hususlarda diyaloğa girmek istiyorsak da dürüstlük bizi gerçek kanaatimizi açıkça ilan etmeye mecbur etmektedir; yegane gerçek din vardır. O da Hıristiyanlıktır.” (Leibhard, Wilmington 1978, s. 13 vd.)

Dinler nasıl birleşecek?

Papa II. Jean Paul’un 20 yıllık dostu ve “Papa’nın Düşüncesi” kitabının yazarı Buttiglione bu düşünceleri şöyle açıyor: “Hıristiyanlar İsa’nın Mesih olduğuna ve insanın onun sayesinde kurtulduğuna inanır. Tanrı’ya götüren başka bir yol yoktur..” ( NPQ; Cilt: 1, Yaz 1991.)

Nihai birleşmenin Hıristiyanlık çatısı altında olacağını, Dinlerarası Diyaloğun mimarlarından M.Watt, “dinleri birleştirme” projesi ile bakınız nasıl dile getiriyor: “Uzun vadede bütün dünya için tek bir dinin olacağı ümid edilebilir. Bu din Hıristiyanlığın çatısı altında, Sünni İslam’da dört fıkhi mezhebe müsaade eden anlayışa benzer bir şekilde kendi içinde bazı görüş ayrılıklarına yer verebilir.” (Modern Dünyada İslam Vahyi s.171)

Papa II. Jean Paul da, Sen Pietro Kilisesi’nde, 25.6.2000 günü pazar ayininde, “Kilise ile diğer dinler arasındaki diyaloga evet. Ama aynı zamanda tek kurtarıcının İsa olduğunu ilan etmek gerekiyor’’ diyerek diyalog sonunda nerede birleşeceğinin açık adresini de vermiştir.

Vatikan’ın tarihi İslam düşmanlığı devam ediyor

Vatikan’ın; dinlerarası diyalog, hoşgörü, dostluk, faaliyetlerinde samimi olmadığını, tarihi İslam düşmanlığının devam ettiğini, 27.4.2003 tarihinde düzenlenen ayinde Papa, “barış değil savaş istiyen” papazın mertebesini yükselterek bir kere daha göstermiş oldu:

“PAPA İkinci Jean Paul, 27 Nisan 2003 günü, bundan asırlarca önce yaşamış olan altı kişiyi Hıristiyan inancına göre ‘aziz’liğin bir alt basamağı kabul edilen ‘ermiş’ mertebesine yükseltti.

Vatikan’da 27 Nisan’da bu ‘ermişlik ilánı’ münasebetiyle düzenlenen büyük ayin sırasında, Papa’nın İsviçreli muhafızlarıyla İtalyan güvenlik kuvvetleri alarma geçirilmişlerdi. Zira, ‘ermiş’ yapılanlardan birinin, 17. asırda yaşamış olan Avianolu Marco adındaki papazın bazı çevrelerin, özellikle de Müslümanlar’ın gözünde ‘netameli’ olduğunu düşünüyor, Müslümanlar’ın en azından bir protesto gösterisi yapabileceklerini bekliyorlardı.


Böyle bir şey beklemelerinin sebebi de şuydu: Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın 1683′teki Viyana kuşatması Marco’nun cephelerde verdiği, ‘‘Haçın altında toplanın! Meryem adına savaşın! Türkler’i yenin! Hıristiyanlık adına büyük düşman Türkler’e karşı savaşı kazanmak için Allah’a olan imanımızı güçlendirmemiz lázımdır. Bunu yapmadan önce neye kalkışırsak kalkışalım, netice alamayız. Tanrı barış değil, savaş istiyor.” vaazı yüzünden korkunç bir bozgun halini almış ve bu bozgun Avrupa’daki topraklarımızı kaybetmemize öncülük etmişti.

‘‘Avrupalılaşma’’ uğruna ‘‘mozaik’’ ve ‘‘dinlerarası diyalog’’ teraneleriyle kendi kendimize gelin-güvey olduğumuz şu günlerde Hıristiyan dünyasının ve Papa’nın geçmişimiz hakkında ne düşündüğünü Marco’nun “ermişliği” sayesinde bir hatırlatayım dedim.” (Murat Bardakçı – Hürriyet,11.5.2003)

Şimdi sormak lazım: Eski yaraları kaşımakla, eski düşmanlıkları gündeme getirmekle, ödüllendirmekle “Barış” “Hoşgörü” “Diyalog” sağlanması nerede görülmüştür?

Bütün bunlar samimiyeti mi gösterir yoksa, sinsi bir maksadı mı?

DiNLERARASI HOŞGÖRÜ TUZAĞI

Vatikan, Batı’da daha uzun süre ayakta kalamayacağını anlayınca, Müslümanların, dağınıklığından, kimsesizliğinden, fakirliğinden istifade etmek için Doğu’ya yöneldi. Müslüman ülkelerinde Hıristiyanlaştırma çalışmasını başlattı.

Bunu iki safhada yapmayı planlıyorlar. Önce, çeşitli baskılarla, entrikalarla, ithamlarla Müslümanları sindirmek ve saha dışına itmek. Sonra da bu boşluğu doldurmak.

Bu maksatla, soğuk savaşın sona ermesinden “Kızıl tehlike”nin bertaraf edilmesinden sonra, “Yeşil tehlike!”yi ortaya attılar. Ve en büyük stratejilerini “İslam fundamentalizmi” olarak adlandırdıkları ve terörle özdeşleştirerek İslam dünyasını mahkum etmeye karar verdiler.

Daha sonra da, “İslam’ı protestanlaştırmaya”, yani İslamı emir ve yasakları olmayan, felsefi ahlakı bir sistem haline getirerek dünyaya, hayata ilişkin entelektüel, siyasi, ekonomik, kültürel taleplerini iptal etmeye çalışmak. Yani İslamın içini boşaltmak. Bunun için de en etkili yol olan, temel fıkıh kitaplarını; âlimleri, mezhepleri bertaraf etmek.

Hıristiyanlaştırmada takip ettikleri yol da “Diyalog” projesi. Projeyi ortaya atan Vatikan. Asırlardır Müslümanlara karşı en ufak bir müsamahası, hoşgörüsü olmayan Vatikan’ın bu girişiminden iyi niyet beklenebilir mi?

Sözde diyalogla orta yolu bulacaklar. İki ayrı dinde orta yol nasıl bulunacak? Her iki din de %50 taviz verecek, inançlarından feragat edecek böylece ortak noktada buluşulacak! Bir dinin yarısı giderse geri kalana din denir mi? Yok diyalogtan maksadımız, iyi ilişkiler, iyi komşuluklar deniyorsa o zaten asırlardır var; mesela İstanbul’da asırlardır Müslüman, Hıristiyan, Yahudi yanyana yaşamışlar. Kimse kimsenin ibadetine, yaşayışına karışmamış. Diyalogun âlası uygulanmış. Bunların diyalogtan maksatları başka.

Nitekim, diyalogun mimarlarından olan diyalog toplantılarında hep komisyon başkanlığına getirilen bir ilahiyat profesörü “Ben yurt dışına gittiğim zaman sık sık Kiliselere gidiyorum; çok da lezzet ve zevk alıyorum” diyor. Aynı Prof. diyalog konusunda da, “Efendim, diyalog ve hoşgörü devam edecekse, Hıristiyanlarla konuşurken sizin kitabınız bozulmuş, sonradan değiştirilmiş; en hakiki din benim dinim demeyeceksiniz.” diyor. Yine diyalogçular, “ Sadece,’La ilahe illallah’ demeyi, ‘Muhammederresulullah’ dememeyi telkin ediyorlar.”

Bu sözler diyaloğun gerçek amacını göstermede ip uçları veriyor: Demek ki, diyalog ve hoşgörü uğruna kendi Dinimizin, Kitabımızın ve Peygamberimizin hak ve en son olduğunu söylememeniz gerekiyormuş. İşte diyalog ve hoşgörü dediklerinin en kısa tarifi bu.

Artık görevler de değişti herhalde. Din adamları dini savunmayınca dini savunmak başkalarına kaldı. Nitekim, Türkiye Sağlık-İş Sendikası Başkanı Sayın Mustafa Başoğlu diyalog toplantısında tahammül edemeyip, “Ben burada öyle şeyler dinledim ki, bana öğretilen dine uymuyor. ‘Son hak din İslâm demeyeceksiniz’ ne demek? Son hak din İslâmsa, Kur’an öyle diyorsa, öyledir. Diyalog isteniyorsa öyle konuşmayacaksınız olmaz böyle şey” demek zorunda kalmıştır.

İki dinin temsilcilerinin konuşmaları da, diyalogun maksadının, iyi ilişkiler, iyi komşuluklar olmadığını göstermektedir. Diyanet İşleri eski Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz, Papa’yla görüşmesinden sonra, “ Diyalog iki dinin kurumları arasında bir tür ‘diplomatik ilişkiler’le sınırlı mı olacaktı, yoksa, ilahiyat (teoloji) alanında da ‘diyalog’ geliştirilecek mi?” sorusuna, “İlahiyat alanında da diyalog kurulacak. İslam ve Katolik ilahiyatçılar karşılıklı çalışmalar yapacaklar… “ cevabını vermiştir. (T. Akyol – Milliyet- 17.6.2000)

Aynı soruyu, Sayın Yılmaz’dan sonra Başkanlık koltuğuna oturan Sayın Ali Bardakoğlu’na, Armada otelinde düzenlenen, “Türkiye ve Avrupa’da Din, Devlet ve Toplum- Dinlerarası Barışçı bir Ortak Yaşam için Olanaklar ve Engeller” konulu konferansta ayak üstü sordum. Net bir cevap vermedi. Oturumda sormamı istedi. Oturumda, Prof. Dr. Niyazi Öktem bu konu ile ilgili olarak şunları söyledi:

“Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın organizesi ile üç dinin mensupları olarak, I. Harran toplantısını Urfa’da yaptık. II. Harran toplantısını da, Mardin’de yapacağız. Vayh, Tanrı, gibi konular gündeme getirilerek tartışılacak; tabular yıkılacak.”

Toplantıda Sayın Öktem’e sordum: “ Dinlerarası Diyaloğun insani boyutunu anlıyoruz. Bu önce de vardı bundan sonra da olacak. Bunun devamında ve geliştirilmesinde fayda var. Ancak diyaloğun ikinci boyutu net değil; hayli karanlık. Vahiy, Tanrı gibi konuları tartışarak nereye varmak istiyorsunuz; üç dinin dışında yeni bir din mi ortaya çıkartmak istiyorsunuz, yoksa Vatikan’ın sık sık dile getirdiği gibi, nihai birleşme Hıristiyanlıkta mı olacak?”

Tahmin edeceğiniz gibi tatmin edici bir cevap alamadım. “Savaş olmasın, barış olsun…” türünden birşeyler söyledi.

Papa 2. Jean Paul da, Sen Pietro Kilisesinde, 25.6.2000 günü pazar ayininde, ‘’Kilise ile diğer dinler arasındaki diyaloga evet. Ama aynı zamanda tek kurtarıcının İsa olduğunu ilan etmek gerekiyor’’ diyerek diyalog sonunda nerede birleşeceğinin adresini de vermiş oluyor.

Bütün bunlardan sonra, Vatikan’ın başlattığı “Diyalog” projesinin İslamiyet için faydalı olduğunu söyleyene kim inanır? Basiret sahibi herkes bunun Vatikan’ın sinsi bir oyunu olduğunu hemen anlıyor. Cenab-ı Hak bilerek veya bilmeyerek böyle sinsi oyunlara alet olmaktan muhafaza etsin! Alet olanları da kısa zamanda kurtarsın!



ALINTIDIR.



http://www.sapitanlar.com/index.php/diyalog-ile-islam-dininden-yok-etmek-istedikleri-degerler/#more-465

Papalığa göre, Hıristiyanlaştırmada en büyük engel;




Papalığa göre, Hıristiyanlaştırmada en büyük engel;

Papalığa göre, Hıristiyanlaştırmada en büyük engel; Müslümanların, Muhammed aleyhisselamın son peygamber olduğu, O’na inanmayıp yolunda gitmeyenlerin, sonsuz olarak Cehennemde kalacağı, inancıdır. Buna bağlı olarak da; son dine inanmayıp Müslüman olmayanların düşman kabul edilmesi, Müslüman olana kadar bunlarla mücadele edilmesi inancı.

Bu inancın kırılması için ortaya yeni fikirler attılar. Bu fikirleri yerleştirmek için, Papaz Thomas Michael 1987’de Türkiye’ye geldi. Bazı İlahiyat fakültelerinde seminerler verdi. Bu fikirlerin devamlı kendileri tarafından seslendirilmesinin tepki doğuracağını bildikleri için de, düşüncelerini yayma işini İlahiyat fakültelerinde ikna ettikleri bazı akademik kadrolara havale ettiler… Bir bakıma Bazı Prof.lar ile sözlendiler.. Sözleştiler…

Yahudi ve Hıristiyanlarla ilgili âyet ve hadisler tarihsel mi?



Bu, İslamın temel inancına aykırı fikirleri iki ana grupta toplayabiliriz:



1- “Kur’an-ı kerimin bazı ayetleri ve bazı hadis-i şerifler tarihi sürecini doldurduğu için bunlarla amel edilemez. Kur’an-ı kerimin gelmesiyle yürürlükten kalkmış olan İncil ve Tevrat’ın hükümleri hâlâ geçerlidir. Bugünkü İncillere ve Tevrata inanan, Yahudi ve Hıristiyanlar da cennetliktir. Ehl-i Kitap ile ilgili âyetler, hadisler tarihseldir, dolayısıyla bugünkü Yahudi ve Hıristiyanları değil o dönemin insanlarını bağlar.”

Nitekim, ülkemizde dinlerarası diyaloğun önde gelen temsilcisi Fethullah Gülen, bu konu ile ilgili âyetleri yorumlarken; Yahudi ve Hıristiyanlarla ilgili Kur’an-ı kerimde geçen ayetleri, bilinen manalarının dışında çok farklı bir düzeyde ele alıyor: Ayetlerde geçen düşmanlığın o günün Yahudi ve Hıristiyanlarını içine adığını, Kur’anın kullandığı aynı üslup, bugünün Yahudi ve Hıristiyanlarını içine alacak diye bir şart, bir mecburiyet olmadığını, ayetlerin kesin, fakat bugünkü Yahudi ve Hıristiyanları içine aldığının kesin olmadığını, ifade etmektedir. ( Hoşgörü ve Diyalog İklimi s.155-156)

Yine aynı kitapta, Sayın Gülen, Kur’an-ı kerimde, Hıristiyanlarla, Yahudilerle ve Müşriklerle ilgili geçen sert ifadelerin uç noktayı temsil ettiğini,Yahudi ve Hıristiyanlarla diyalog kurup dostluk tesis edilebileceğini, Kur’anın onları dost edinmemek konusundaki nehyinin (yasağının) hususi şartlarda olduğunu; bunu umumileştirmenin Kur’anın ruhuna aykırı olacağını, Üstad Bediüzzamanın “Münazarat” kitabında bildirdiğini ifade etmektedir. (s.170) ( Not : Talebe hocası ile ölçülür , açın gözünüzü açın…)

Hocaefendi, aynı konularla ilgili hadisleri yorumlarken de, “Yahudileri ve Hıristiyanları kınayan ve azarlayan âyetler ya Hazret-i Muhammed (A.S.M) döneminde yaşayan ya da kendi peygamberlerleri döneminde yaşayan bazı Yahudi ve Hıristiyanlar hakkındadır.” diyor. ( Küresel Barışa Doğru, s.45)

Halbuki, bugüne kadar hiçbir İslam alimi bu âyet ve hadislerin tarihsel olduğunu, geçerliliğini yitirdiğini söylememiştir. Aksine, kıyamete kadar geçerli olduklarını ittifakla bildirmişlerdir.





“Kesinlikle cehennemlik”





Resulullah efendimiz, İslamiyeti kabul etmeyen Yahudilerin ve Hıristiyanların, Allah’a iman etmiş sayılmayacağını bunların Cehennemlik olduğunu bildirmiştir.

Dört büyük müctehid imamdan biri olan İmam-ı Ahmed bin Hanbel’in meşhur hadis kitabı olan El-Müsned isimli eserde, sahabeden Ebu Hureyre’nin rivayet ettiği şu hadis-i şerif bunu açıkca göstermektedir:

“Allah Resûlü’ne biri geldi ve ‘Ey Allah’ın elçisi! Hıristiyanlardan Allah’a ve Resulü’ne inanarak İncil’e sâdık biri veya aynı şekilde Allah’a ve Resûlü’ne inanarak Tevrat’a bağlı biri, sonradan sana tâbi olmazsa, bu kişiler hakkında ne buyurursunuz?’ dedi.

Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle buyurdu:

“Nefsim yed-i kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki, bu ümmetten biri veya Yahudi ve Hıristiyan bir kişi beni dinlemez ve getirdiğimi kabul etmeden ölürse, kesinlikle Cehennemlik olur.”

Bu konu ile ilgili diğer bazı hadis-i şeriflerde de şöyle buyuruldu:

“Beni duyup iman etmeyen Yahudi ve Hıristiyan elbette Cehenneme girecektir.” (Hakim)

“Cennete sadece Müslüman olan girer.” (Buhari)





Adem aleyhisselâmdan, Muhammed aleyhisselâma kadar, dinlerin nesh edilmesi, semavi kitapların, âyetlerin nesh edilmesi yani yürürlükten kaldırılması Allahü teâlâ tarfından yapılmıştır. Kur’anın bazı âyetlerinin veya bunların açıklaması olan hadislerin tarihsel olduğunu, geçerliliğinin kalmadığı iddiası, ve bunu savunmak yeni bir kitap veya Peygamberin geldiğini söylemek olur ki, bu da İslam inancına göre küfürdür.

Muhammed aleyhisselâma inanmak imânın şartı değil mi?





2- “Üç dinden herhangi bir dine inanmak yeterlidir. Mühim olan kelime-i tevhid inancıdır. Hz. Muhammed’i kabul ve tasdik etmek ise şart olmayıp bir kemal mertebesidir” diyorlar. “Ehli kitap ile amentüde ittifak halindeyiz.” İddiasında bulunuyorlar. (Ahmet Şahin, Zaman- 17.4.2000)

Nitekim, Fethullah Gülen, “Kur’an-ı kerim, Kitap ehline çağrıda bulunulurken, “Ey kitap ehli! Aramızda müşterek olan bir kelimeyi gelin.” Nedir o kelime? “Allahtan başkasına ibadet yapmayalım”. Allaha kul olan başkasına kul olmaktan kurtulur. İşte gelin, sizinle bu mevzu üzerinde birleşip bütünleşelim. Kur’an devamla, “Allahı bırakıp da, bazılarımız bazılarımızı Rab edinmesin” diyor. Dikkat edin, bu mesajda, “Muhammedün Rasûlüllah” yok.” diyor. (Hoşgörü ve Diyalog İklimi. S.241)

Fasıldan Fasıla kitabında da, “Herkes kelime-i tevhidi esas alarak çevresine bakışını yeniden gözden geçirmeli ve ıslah etmelidir. Hatta kelime-i tevhidin ikinci bölümünü, yani ‘Muhammed Allah’ın resülüdür’ kısmını söylemeksizin sadece ilk kısmını ikrar eden kimselere rahmet ve merhamet bakışıyla bakmalıdır… ” demektedirler. (Küresel Barışa Doğru-131)

Halbuki ayet-i kerimede, “Rahmetim her şeyi kaplamıştır” buyurulduktan sonra, “(Rahmetim) Allah’tan korkup, haramlardan kaçan, zekâtlarını veren ve ayetlerimize inananlar içindir” buyuruluyor. (Araf 156) Bundan sonraki ayette de, “Ümmi peygamberime (Resulullaha) uyanlar için” buyuruyor. Yine, ayet-i kerimelerde, “Allah indinde hak din ancak İslâmdır.” (A. İmran 19) “İslâmdan başka din arayan, bilsin ki, o din asla kabul edilmez.” (A. İmran 85) buyuruluyor.

Şu âyet-i kerimeler de, Allaha iman için, Resulullaha inanıp itaat etmenin şart olduğunu bildiriyor:

“Resule itaat eden, Allaha itaat etmiş olur” (Nisa 80)

“Deki, “Allaha ve Peygambere itaat edin! Eğer itaat etmeyip yüz çevirirlerse, (kafir olurlar) Elbette Allah kafirleri sevmez.” (Ali imran 32)

“Allah ve Resulüne itaat eden Cennete, etmeyen Cehenneme gider” ( Feth 13)

Görülüyor ki, gayri müslimlerle aramızda iddia edildiği gibi bırakın ittifakı, benzerlik bile yok. Hıristiyanlarla aramızdaki inanç farklılıkları çok ise de birkaçını bildirelim:





Amentüde ittifak var mı?





1- Biz bir Allah’a inanırız. Onlar üç ilaha inanırlar. Hz. İsa’ya tanrının oğlu ve tanrı diyorlar. Onlar melekleri kız gibi görüyorlar, biz ise, meleklerde erkeklik dişilik olmadığına inanıyoruz. Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki: “Allah ile birlikte başka ilâh edinen cehenneme atılır. Rabbiniz oğulları size ayırdı da kendisi için kız olarak melekleri mi edindi? Elbette vebali çok büyük söz ediyorsunuz.” (İsra 39, 40)

2- Onlar tanrı gökte derler, biz Allah’ı mekandan münezzeh biliriz.

3- Biz semavi kitapların hepsine inanırız, onlar, Kur’an’a inanmazlar.

4- Biz bütün peygamberlere inanırız, onlar, Muhammed aleyhisselama inanmazlar. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: “Bana iman etmeyen Yahudi ve Hıristiyan, mutlaka Cehenneme girecektir.” (Hakim)

5- Biz hayrın ve şerrin Allah’tan olduğuna inanırız, onlar, (Tanrı kötülükleri takdir etmez) derler.

Görüldüğü gibi, Diyalogçuların ortaya attığı fikirler İslâm dininin genel hükümlerine aykırıdır, İslam dininde yeri yoktur. İncil ve Tevrat’ın hükümleri Kur’an-ı kerimin gelmesiyle nesih olmuş, yürürlükten kalkmıştır. Kur’an-ı kerimin ve hadis-i şeriflerin bütün hükümleri kıyamete kadar geçerlidir. Bunların bazılarının tarihsel olduğu için yürürlükten kalktığını iddia etmek, Kur’an-ı kerime ve Allah indinde dinin İslam olduğuna inanmamak olur. Allahü teâlâ, kıyamete kadar değişmemek üzere İslamiyeti bütün insanlara din olarak göndermiştir.

Diyalog ve Hubbu fillâh – Buğdu fillâh

Vatikan’ın en çok korktuğu, Hıristiyanlaştırmada en büyük engel gördüğü, İslamiyetin, “hubbu fillah-buğdu fillah” emridir. Yani, Allah dostlarını Allah için sevmek, Allahın düşmanlarını, (dinimize göre, Müslüman olmayan herkes Allah düşmanıdır) Yahudileri, Hıristiyanları sevmemektir. Hubbu fillah, buğdu fillâh, imanın esasıdır. İmanın altı şartının geçerli olup olmaması bu esasa bağlıdır.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:



“İmanın en sağlam temeli ve en kuvvetli alameti, hubb-i fillah, buğd-ı fillahtır.” (Allah için sevmek ve Allah için bugz etmek (sevmemektir) ) (Ebu Davud)

“İmanın temeli Mümini sevmek ve kâfiri sevmemektir.” (İmamı Ahmed)

“İmanın efdali Allah için sevgi, Allah için buğzdur.” (Taberânî)

Yine Resulullah buyurdu ki:

“Cebrail aleyhisselam gibi ibâdet etseniz, müminleri, Allah için sevmedikçe ve kâfirleri Allah için kötü bilmedikçe, hiç bir ibâdetiniz, hayrat ve hasenatınız kabul olmaz!”

“Benim için ne yaptın?”

Allahü teâlâ, Hz. Musa’ya sordu:

- Ya Musa, benim için ne işledin?

- Ya Rabbi, senin için namaz kıldım, oruç tuttum, zekât verdim, zikrettim.

- Ya Musa, kıldığın namazlar, seni Cennete kavuşturacak yoldur, kulluk vazifendir. Oruçların, seni Cehennemden korur. Verdiğin zekâtlar, kıyamette, sana gölgelik olur. Zikirlerin de, o günün karanlığında, sana ışıktır. Bunların faydası sanadır. Benim için ne yaptın?

- Ya Rabbi, senin için olan ameli bana bildir.

- Dostlarımı benim için sevdin mi, düşmanlarıma benim için düşmanlık ettin mi?

Musa aleyhisselam, Allahü teâlâ’yı sevmenin onun için olan en kıymetli amelin, Hubb-i fillah ve Buğd-ı fillah olduğunu anladı. (İmam-ı Gazali)

Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki:

“Ey iman edenler, Yahudileri de, Hıristiyanları da dost edinmeyin! Onlar, (İslâma olan düşmanlıklarında) birbirinin dostudur. Onları dost edinen de onlardan olur. Allahü teâlâ, (kâfirleri dost edinip, kendine) zulmedenlere hidayet etmez.” (Maide 51)

“Müminler, müminleri bırakıp da, kâfirleri dost edinmesinler! Onları dost edinenler, Allah’ın dostluğunu bırakmış olurlar.” (Ali İmran 28)

“Allah’a ve ahiret gününe iman edenler, babaları veya oğulları veya kardeşleri ya da akrabaları olsa bile Allah’a ve Resûlüne düşman olanları sevmezler.” (Mücadele-22)

Hadis-i şerifte de buyuruldu ki: “Bir kavmi sevip de onlarla dostluk kuran, kıyamette onlarla haşrolur” (Taberânî)

Vatikan, bu inanç yıkılmadıkça, Müslümanların Hıristiyan olmayacağını bildiği için, “Diyalog” vasıtasıyla bu inancı yıkmak istiyor.

Diyalog ve emri maruf – nehyi münker


http://www.sapitanlar.com/index.php/category/fethullah-gulen/




Fethullah Gülen Ne Demek İstiyor?

Bu şahıslar diyalog ve gayri müslim aşkına Yahudi, Hıristiyan ve Müslümanı el ele, kol kola tahta Sırat'tan (!) geçirip Cennet'e göndermiş, tiyatrosunu oynamışlardır. Bakınız: Kasımiye Medresesindeki diyalog merasimi...



Şu aşağıdaki yazımızı mutlaka okuyunuz:



Fethullah Gülen Ne Demek İstiyor?



Nisan 2009’da Fethullah Gülen Ukraynalı Gazetecilere mülakat veriyor. Mülakatın tam metni için baknz:

http://tr.fgulen.com/content/view/16939/11



Mülakatın tamamını okudum. Gülen'in sözleri vahim ve İslam dışı... Öyle kolayca tevil edileceğe benzemiyor!



Çeşitli defalar konuları gargaraya getirip bir takım sözleri gözlerden saklamaya çalışan Gülen avukatları bakalım bu mülakatın altından kalkabilecek mi?




Daha önce, ihvanforumdan Hikem adlı kardeşimiz, Hıristiyan Vatikan'ın Türkiye temsilcisi ve Gülen'in yakın dostu George Marovitch'in bir Tv programında şunu açıkladığını nakletmişti:



"Fethullah hocamız bize söyledi: 'Müslümanlar haddini bilsin, sadece kendileri mi Cennete gidecek!' dedi"



ve Hikem kardeşimiz eklemişti; Bu Tv itirafı (ağızdan kaçırma), ne Gülence ne cemaatince (medyasınca) bugüne kadar yalanlanmıştır! Hiçbir tekzib yok. Sessiz sedasız Marovitchin bu itirafını geçiştiriyorlar.



Demek ki Hikem'in duyduğu doğru imiş. Gülen'in mülakatını yayınlayan Ukrayna Favorit Dergisi ve Gülen'in o dergide çıkan "Ukrayna Odessalı Hıristiyanların ise elbette rehberleri, din büyükleri vardır ve onlara söylenmesi gerekeni söylemektedirler. Bir Müslüman, yani dinlerin temel birliğine inanan biri olarak, onların söylediklerinin bir Müslüman'ın söylediğinden ve söyleyeceğinden farklı olacağını düşünmüyorum. Hz. İsa gibi, bizim nazarımızda ülü'l-azm, yani tarih boyu gelmiş peygamberler arasında en büyük beş peygamberden biri olan bir zatın ardından gitmek, onu takip etmek, yapılabilecek en güzel şeylerdendir." lafları bariz şekilde Marovitch'in itirafını ispat etmiştir.



Uzatmaya gerek yoktur.



Kitap ve Sünnete göre, yani Ehli Sünnet ulemasının bildirdiği gibi bugünkü Hıristiyanlar ile Hz. İsa efendimizin alakası yoktur. Peygamber Efendimizin gelmesinden sonra dinlerinin ve kitaplarının hükmü tamamen kalkmıştır. Resulullah efendimiz, kendisine iman etmeyen Yahudi ve Hıristiyanların Cehennemlik olduğunu bildirmiştir. Hz. Resulullah efendimizden sonra ona iman etmeyen Hıristiyanın kurtulma ihtimali yoktur. Dolayısıyla yapacakları en güzel şey İslam'a tabi olmaları; Kur'an'a ve Resulullah efendimize iman etmeleri ve ona uygun olarak salih amel işlemeleridir. Nokta. Bundan başka bir inanç, sahibini Ehli Sünnet olmaktan çıkarıp bid'at fırkalara dahil eder.



Peygamber efendimiz buyurmuştur, "Benden sonra, bana iman etmeyen Yahudiler ve Hıristiyanlar Cehennemdedir." Ayrıca, "Hz. Musa As., Hz. İsa As. benden sonra yeryüzüne gelseler bana tabi olmaktan başka çare ve mecburiyetleri yoktur" diye emretmişlerdir. Amenna ve saddakna. Semiğna ve atağna..



Hz. Musa As. ve Hz. İsa As. bizzat gelseler; mübarek Peygamber Efendimize uymaktan başka çareleri yoksa; öyleyse '(güya) onların yolunda gittiklerini iddia eden Hıristiyanlar ve Yahudiler İslam'a girmeden de kurtulabilirler' diyenleri siz düşününüz!



Peygamber efendimizin sözü mü doğrudur, şunun bunun sözü mü doğrudur?



Aklımızı başımıza alıp Ehli Sünnet itikadına geri dönünüz, ey muhibban-ı Nasara...



Ves'selam.



ALINTIDIR


“Ehli kitap ile amentüde ittifak halindeyiz.”

"Ehli kitap ile amentüde ittifak halindeyiz"




Adem aleyhisselâmdan, Muhammed aleyhisselâma kadar, dinlerin nesh edilmesi, semavi kitapların, âyetlerin nesh edilmesi yani yürürlükten kaldırılması Allahü teâlâ tarfından yapılmıştır. Kur’anın bazı âyetlerinin veya bunların açıklaması olan hadislerin tarihsel olduğunu, geçerliliğinin kalmadığı iddiası, ve bunu savunmak yeni bir kitap veya Peygamberin geldiğini söylemek olur ki, bu da İslam inancına göre küfürdür. “Üç dinden herhangi bir dine inanmak yeterlidir. Mühim olan kelime-i tevhid inancıdır.


“Ehli kitap ile amentüde ittifak halindeyiz.”

İddiasında bulunuyorlar.

(Ahmet Şahin, Zaman- 17.4.2000)



Nitekim, Fethullah Gülen, “Kur’an-ı kerim, Kitap ehline çağrıda bulunulurken, “Ey kitap ehli! Aramızda müşterek olan bir kelimeyi gelin.” Nedir o kelime?

“Allahtan başkasına ibadet yapmayalım”. Allaha kul olan başkasına kul olmaktan kurtulur. İşte gelin, sizinle bu mevzu üzerinde birleşip bütünleşelim. Kur’an devamla, “Allahı bırakıp da, bazılarımız bazılarımızı Rab edinmesin” diyor.

Dikkat edin, bu mesajda,

“Muhammedün Rasûlüllah” yok.” diyor. (Hoşgörü ve Diyalog

İklimi. S.241)


Fasıldan Fasıla kitabında da,

“Herkes kelime-i tevhidi esas alarak çevresine bakışını yeniden gözden geçirmeli ve ıslah etmelidir.

Hatta kelime-i tevhidin ikinci bölümünü, yani 'Muhammed Allah'ın resülüdür' kısmını söylemeksizin sadece ilk kısmını ikrar eden kimselere rahmet ve merhamet bakışıyla bakmalıdır... ” demektedirler.

(Küresel Barışa Doğru-131)



Halbuki ayet-i kerimede, “Rahmetim her şeyi kaplamıştır” buyurulduktan sonra, “(Rahmetim) Allah'tan korkup, haramlardan kaçan, zekâtlarını veren ve ayetlerimize inananlar içindir” buyuruluyor.

(Araf 156)

Bundan sonraki ayette de, “Ümmi peygamberime (Resulullaha) uyanlar için” buyuruyor. Yine, ayet-i kerimelerde,

“Allah indinde hak din ancak İslâmdır.” (A. İmran 19)

“İslâmdan başka din arayan, bilsin ki, o din asla kabul edilmez.”

(A. İmran 85) buyuruluyor.


Şu âyet-i kerimeler de,

Allaha iman için, Resulullaha inanıp itaat etmenin şart olduğunu bildiriyor:



“Resule itaat eden, Allaha itaat etmiş olur” (Nisa 80)



“Deki, “Allaha ve Peygambere itaat edin!

Eğer itaat etmeyip yüz çevirirlerse, (kafir olurlar)


Elbette Allah kafirleri sevmez.”

(Ali imran 32)



“Allah ve Resulüne itaat eden Cennete, etmeyen

Cehenneme gider” ( Feth 13)



Görülüyor ki, gayri müslimlerle aramızda iddia

edildiği gibi bırakın ittifakı, benzerlik bile yok


ALINTIDIR.

Bu program Samanyolu TV'de de yayınlandı.

Bu program Samanyolu TV'de de yayınlandı.


Bu haberi yayınlamaktaki amaçları ne olabilir?


Hangi mesajı vermek istiyorlar?


Bana göre Müslüman Türk kızlarına diyorlarki:"İsterseniz sizde çift dinli veya Hristiyan veya Musevi ile evlenebilirsiniz"

Bundan birkaç ay önce Samanyolu TV'de AYNA programında seyrettim. Brezilya'da Gülen Cemaati tarafından Gençlik mekezleri açılmış. Buraya Müslüman ve Hristiyan genç kızlar ve erkekler bir araya geliyor.Haremlik ve selamlık yok.


Bu gençlik merkezlerinin amacı ne olabilir?

Diyalogdan düğüne yazısı

Diyalogdan düğüne.



Sosyoloji profesörü Hıristiyan Lester Kurtz ile gazeteci Müslüman Meryem Kurtz'un nikahları, Urfa'da İbrahim Camii'nde müftü, haham ve papazın huzurunda kıyıldı.



Lester Kurtz ve Mariam (Meryem) Kurtz, Şanlıurfa'daki Dinlerarası Diyalog Sempozyumu'nun en ilginç konuklarıydı. Biri Teksas'tan yani Amerikalı, diğeri Darussalem yani Tanzanya'dan. Biri beyaz, diğeri ise siyahi. Biri metodist protestan bir ailede büyüyüp Quaker olarak hayatını sürdürüyor, diğeri ise Müslüman. Biri Teksas Üniversitesi'nde sosyoloji profesörü, diğeri ise gazeteci. Onları bir araya getiren bundan bir yıl önce Prof. Lester Kurtz'un Afrika'da katıldığı bir konferans olmuş. Konferansı bir gazeteci olarak takip eden siyahi gazeteci Meryem, Lester ile uzun bir tartışmaya dalmış ve bir hafta sonra kendilerini evlilik sürecinde bulmuşlar. Amerika'ya yerleşip resmi nikahlarını yapmışlar ve tam bir yıldır dini nikah kıymak için beklemişler. İşte bu bekleyişi nihayet önceki gün Urfa'da İbrahim Camii'nde müftünün huzurunda kıydıkları nikahla nihayete erdirdiler.



Hz. İbrahim'in mekanında



Haham, papapaz ve müftünün huzurunda kendisini kelime–i şehadet getirerek 'hem Hıristiyan, hem de Müslüman' ilan eden ve aynen çifte vatandaşlıkta olduğu gibi çifte dinli olmak istediğini ve Meryem ile evlenerek geçmişinde sahip olduğu Hıristiyan kültürle İslam kültürünü meczetmek istediğini belirten Lester, 'Quaker olduğum için herhangi bir Hıristiyan doktrinine bağlı hissetmiyordum kendimi, dolayısı ile İslamiyet'in güzellikleri ile geçmişimdeki Hıristiyanlıktan kaynaklanan güzellikler arasında bir tezat görmüyorum ve iki dinin güzelliklerini İbrahim Peygamber'in mekanında Musevi dostlarımın da duaları ile Meryem'le birlikte dini nikah kıyarak sürdürmek istiyorum' dedi. Gözleri dolu bir biçimde bu anı beklediğini belirten Meryem ise Lester'in geçen yıl bir ay oruç tuttuğunu, Ramazan boyunca beş vakit namaz kıldığını, birlikte Hıristiyan bayramlarını da kutladıklarını; fakat İslami usullerle nikah kıymayı hep arzuladıklarını vurguladı. Üç dinin duaları ile salavatlar eşliğinde gerçekleşen nikah merasimi, katılımcıları derin ve anlamlı düşüncelere sevk etti.

Hem Hıristiyan hem de Müslüman Diyaloğun bir başka göstergesi ise Lester ile Meryem'in nikahlarıydı; haham, papaz ve müftünün huzurunda kelime-i şehadet getiren Lester kendisini, 'hem Hıristiyan, hem de Müslüman' ilan etti.


Zaman Gazetesinin linki(15-04-2000 Cumartesi)


http://arsiv.zaman.com.tr/2000/04/15/guncel/2.html







Fethullah Gülen-Diyalogdan Düğüne!

19 Şubat 2011 Cumartesi

Acaba bunlar ne işareti yapıyorlar?



SIGNE DES CORNES DE BAPHOMET (SATAN) PAR LA MAIN

DU PAPE ILLUMINATI BENOIT 16 ET DIRIGEANTS POLITIQUE TOUS FRANC-MACONS





GOOGLE ÇEVİRİ



FRANSIZCA ÇEVİRİ:



EL İLE(İşaret) HORNS Baphomet (Şeytan) VE YAZ

PAPA 16 ILLUMINATI VE SİYASİ LİDERLER TÜM Freemasons (Hür Mason) Benedict




LATİNCE ÇEVİRİ:



DES boynuzları ALAMETLERİ bunların Baphomet (VOB) PAR LA ANA vardı

DU KAĞIT VE 16 Benoît DIRIGEANTS Politique TOUS Fransa-Macon ışık vermek



Acaba bunlar ne işareti yapıyorlar?



http://masonkiran.blogcu.com/etiket/baphomet

Gümüşhanevi Akaidinde yazılıdır:

Gümüşhanevi Akaidinde yazılıdır:



Kafire, tazim (181) ederek hürmet göstermek veya zimmiyi(kitap ehli) tazim ile selamlamak veyahut bir mecusiye tazim ile “ya üstad” demek küfürdür.



ŞERH KISMI



(181) Müslümanlara iyiliklerinden dolayı (kafire) tazimde bulunmak (ise) küfür değildir. (Buradaki tazim minnet göstermek, teşekkür etmek anlamındadır)



Ebu Hafdı’l-Kebir, şöyle rivayet etmiştir: Nevruz gününde müşriklere, bir yumurta hediye eden bir adam, o günü tazim ettiği için kafir olmuş ve elli yıl yaptığı ibadeti mahvetmiştir. Fakat kafirlerin bazı davetlerine icabet etmekte mahzur olmayabilir. Bununla efendilik yapmış olur.



ALINTIDIR.....

Allah’tan başkasına(kâfire,müşriğe) tazimde(saygıda) bulunmak

Kur’an’ın kendi dilleriyle üzerlerine inip kendilerini muhatap aldığı, bazılarını kâfir, bazılarını müşrik, diğer bazılarını da münafık, fasık vb. isimlerle isimlendirdiği o Arap toplumuyla günümüz Müslümanlarının büyük çoğunluğu arasında buna Arap olan ve olmayan dâhil gerçekten büyük bir fark bulunmaktadır. Şöyle ki, o ilk dönem Arapları Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tarafından ‘La ilahe illallah’ demeye davet edildiklerinde büyüklük taslıyorlar ve buna icabet etmiyorlardı. Buna Allah-u Teâlâ’nın şu buyruğu bir örnektir:

“Muhakkak ki onlar, kendilerine ‘La ilahe illallah (Allah’tan başka ilah yoktur)’ denildiğinde büyükleniyorlar ve: Deli bir şair için ilahlarımızı terk mi edeceğiz? diyorlardı.”

Saffat: 35-36

Peki, niçin büyüklük taslıyorlar ve yüz çeviriyorlardı? Çünkü onlar çağrıldıkları bu sözün ehemmiyetinin ve içerdiği mananın bilincindeydiler. Onlar biliyorlardı ki bu söz; Allah’a herhangi bir şeyi eş koşmamaları ve ibadet nevinden herhangi bir şeyi Allah’tan başkalarına yapmamaları gerektiğini ihtiva etmekteydi. Hâlbuki onlar kendilerini ve tüm âlemleri yaratanın, rızıklandıranın ve öldürenin, koruyup kollayanın, yağmuru yağdırıp işleri idare edenin tek olan Allah olduğuna iman ediyorlar, bunu da ikrar ediyorlar ve böylece Allah’ı birliyorlardı. Örnek olarak Yunus 31, Mü’minun 84-89, Ankebut 61-63, Zuhruf 87 vb. ayetlere bakılabilir. Bunlar Allah’ın rabliğine rububiyet tevhidine mahsus şeylerdir.

Bununla beraber onlar;



−Allah’tan başkasına(kâfire,müşriğe) tazimde(saygıda) bulunmak,



−Onlara dua edip sığınmak,



−Allah’tan başkası için kurban kesmek,



−Anlaşmazlıklarını Allah’tan başkasının hükmüne götürmek gibi, Allah’ın ilahlığına uluhiyet tevhidine mahsus hususlarda Allahu Teâlâ’ya eş koşuyorlardı



Kelime-i tevhidi söyleyen birisinin bütün bunlardan uzak kalarak bu hususlarda da Allah’ı birlemesi gerektiğini biliyorlardı. Çünkü bunlar La ilahe illallah Muhammeden Resulullah'ın içerdiği anlama aykırıdır



ALINTIDIR....

"ÖP PAPA'NIN ELİNİ"



Fethullah Gülen; Papa Eli öpme Merasimi!

Yükleyen Sa-it-Nursi. - Diğer video blogları.




http://www.youtube.com/watch?v=yPUVfxzIFNI


 

Bu bir soru cümlesidir.


Bu bir soru cümlesidir.


İçinde hiçbir art niyet unsuru taşımayan bir soru cümlesi. Soruyu okuyup cevap bekliyorum, akıl izan sahibi olan herkesten. “Var bir hikmeti”, çuvallama istemiyorum. Hakaret ve benzeri basitlikleri, sığınmacılarına şimdiden iade ediyorum. Tekrar tekrar söylüyorum, hiçbir art niyet taşımadan bu soruyu soruyorum ve hiçbir peşin fikirlik yapmadan da cevap bekliyorum; “Fethullah Gülen’i ABD’de ikamete mecbur eden şey veya şeyler nedir?” O ABD ki; Yakın bir geçmişte ve hâlâ Afganistan’da on binlerce masum ve mazlum Müslüman’ın kanına girdi. Ondan da önce tamamı yalan sebeplerle Küba’nın Guantanamo üssünde yüzlerce masumu toplayıp, onlara, en vahşi canavarın bile yapmaktan hicap duyacağı işkenceler yaptı ve hala da yapıyor. O masum insanların tamamına yakını Müslüman’dır. Müslümanlara bu zulmü reva gören ABD’de Fethullah Gülen ne sebepten dolayı, hem de sekiz senedir ikamet ediyor? O ABD ki; Yine aynı yalanlarla komşumuz Irak’ı işgal etti. Irak işgalinin gerekçelerinin yalan olduğunu ABD bile kabul etti. Bu işgal sonrası sayıları iki yüz bine ulaşan masum insan, çoluk–çocuk, kadın, yaşlı, sakat demeden katledildi ABD askerleri tarafından. Çeşitli İnsan Hakları Örgütleri tarafından yapılan araştırma sonuçlarına göre, sadece Türk şehri Samarra’da işgalin ilk yılı sayıları dört bin, yaşları 9 ile 65 arası kadının, Müslüman kadının ırzına geçti ABD’li askerler. İsminin doğru olarak telaffüz bile edilemeyen Ebu Gureyp/Ebu Garip cezaevinde Müslüman tutuklulara reva görülen insanlık dışı değil, insanlıktan fersah fersah uzak uygulamaları yapan da ABD’dir. ABD bunları ne yalanlıyor, ne de özür falan diliyor. Gözünü oyduğu kurbanının başucunda poz veren kaç hayvan bilirsiniz? Ya da çırılçıplak soyduğu mahkumun avret yerlerini gülerek seyreden kaç yaratığa rastladınız şu ana dek? “Afganlı öldürmek amma da zevkliydi” diyen komutanını taltif eden kaç ülke bilirsiniz ABD’den başka? Bütün bunları; “Evangelist olmayan zaten insan sayılmaz, dolayısıyla biz insanlık suçu işlemedik” diyerek, ancak ABD’li yetkililer geçiştirebilir. İnançları böyle adamların. Benim asıl takıldığım,bir yazarın ifade buyurdukları(!) gibi; “Dünyanın her tarafında binlerce okullar açıp İslâm’ı yaymaya çalışan ve sayıları yüzbinleri aşan bir gençlik yetiştiren, gözü yaşlı ve imanlı bir büyüğümüz” neden ABD’de ikamet ediyor? Yoksa bu ikamet, yine Üzmez’in ifadesiyle; “Bir feraset bir çeşit keramet de olabilir (mi?)” Önce sağlık dendi. Bir anda Gülen meftunu kesilen medyada dişçi koltuğunda otururken fotoğrafı yayınlandı. Eğer ADB’deki ikametin sebebi diş sağlığıysa, bu tedavi Türkiye’de de yapılabilir. Hem 125 kg’lık dişçi Hüseyin kardeşim, hem de eli pamuk gibi Bekir kardeşim bu tedaviyi yapabilir. Sonra hukuk dendi. Bu ara bilmediğimiz bir sebepten susmuş olsa da, hemen hergün açıklamalar yapan hükümet sözcüsü sayın Çiçek bu konuda yüreklere su serpmişti; “Sayın Gülen’in Türkiye’ye dönmesi için hiçbir hukuki engel yoktur.” Demek ki, Gülen’in ABD ikameti ne sağlık, ne de hukuk yüzündendi. Ancak BOP bağlamında ele alınabilecek sebepler olabilir. Hem sonra ABD’nin bağrına bastığı, Vatikan’ın baş tacı ettiği kişiye kimin haddine hesap sormak? Son bir soru; masum Müslümanlara ciro edilen her uyduruk terör olayı sonrası kınama mesajları yayınlayan Gülen’in, ABD’nin yaptığı, ancak bir kısmını yukarıda yazabildiğim vahşetler hakkında herhangi bir kınaması oldu mu? Öğrenmek için soruyorum. Yakın bir gelecekte Türkiye’nin de kapısını çalması olan kaçınılmaz ABD’nin, 22 İslam ülkesini çoktan gözüne kestirdiği herkesin malumu. Bu ABD’de ikamet eden Gülen ve diğer zatlar bir açıklama yapmalılar. Hakaret değil, açıklama. Müslüman’a yakışan da odur. Dün tehlikelidir deyip de bugün keramet bulanlar hariç.



Alıntı


ŞEYTAN İŞİ DEYİP ŞEYTAN İŞİNİ YAPIYORLAR

Siyasete şeytan işi diyenler İsrail’in 9 vatandaşımızı katletmesinde İsrail haklıdır diyerek siyaset yapmıyor mu?

Irak işgal edildiğinde Zaman Gazetesi’nde Nuriye AKMAN’la yaptığı mülakatta ABD’nin Irak’ı işgaline bırakın tepki göstermeyi Amerikalılara madem işgal ettiniz bari iyi bir İslam ülkesi haline getirin diyebilecek kadar korkaklığın sebebi nedir acaba?

Neden ABD ve İsrail çıkarları olunca siyasetin merkezinde Fetullah Gülen oluyor da iş Milli menfaatler olunca siyaset şeytan işidir deniliyor?



ŞEYTAN İŞİ DEYİP ŞEYTAN İŞİNİ YAPIYORLAR



Ve son olarak Referandum olayı..

Siyaset şeytanın işidir diyen Fethullah Gülen ve saz arkadaşları Şimdi ne değişti de Referanduma EVET demek için ölülerden medet umar hale geldi? Hani siyaset şeytan işiydi. Neden şeytanın işini yapıyorsun ABD’deki hocaefendi?




ŞEYTANLA AYNI ÇİZGİDE MİSİNİZ?



Hocaefendinize siz soramazsınız bu yüzden biz soralım:

Siyaset şeytan işi ise neden Referandumda Evet için çalışma yapıyorsunuz?

Türk milletinin menfaatine olacak siyaset konu olunca; siyaset şeytan işi oluyor da iş ABD, İsrail, Vatikan çıkarları olunca; ABD’nin referansıyla hazırlanan Amerikan Anayasası konu olunca neden tükürdüğünüzü yalayıp siyaset yapıyorsunuz? Yoksa şeytanla aynı çizgide mi bulunuyorsunuz?




ALINTIDIR.

Gülen: İsrail'den izin alınmalıydı

F.Gülen: İsrail'den izin alınmalıydı

Fethullah Gülen, İsrail ordusunun, Gazze'ye yardım götürmeyi amaçlayan filoya düzenlediği operasyonda 9 Türk hayatını kaybetmesiyle ilgili görüşlerini açıkladı.




Gazze’ye yardım götüren gemilerin önder organizatörlerinden biri olan ve 100’den fazla ülkede yardım faaliyetleri gerçekleştiren İnsani Yardım
Vakfı’ndan (IHH) kısa bir süre önce haberdar olduğunu söyleyen Gülen, “IHH’nin politik bir amaç güdüp gütmediğini söylemek kolay değil” dedi.



BM'NİN Gülen, kendi hareketiyle ilişkili bir derneğin Gazze'ye yardım götürmek istediği zaman onlara İsrail'den izin almaları gerektiğini söylediğini belirtti.


http://www.posta.com.tr/turkiye/HaberDetay/Gulen__Israil_den_izin_alinmaliydi.htm?ArticleID=3 2062




Yukardaki haberde, İsrail'e izin alınmadan gidilmesinin hata olduğunu söylüyor.


Yani dolaylı olarak İsrail haklıdır diyor.



İHH'nın organizasyonu ile gerçekleştirilen gemilerle Gazze'ye yardım yanlışmış.Doğrusu İsrail'den izin almakmış.

İHH yetkilileri diyorki "şimdiye kadar kaç kere başvurduk kabul etmediler" Bizde bu yolu seçtik"



Bilindiği üzere Mısır sınırındaki Refah sınır kapısıda kapatıldı. Gazze İsrail tarafından ablukaya alındı. Amaç neydi? Gazze'yi yardımsız bırkmaktı.


F.Gülen ne diyor? İsrail'den izin alınmalıydı. İsrail yardıma izin vermiyorki izinde alınsın. İsrail ne zaman izin verdi?



Fetullah Gülen İsraili haklı buldu


http://www.bhaber.net/haber/5485-fetullah-gulen-israili-hakli-buldu.html

Mavi Marmara saldırısından sonra "İsrail haklıdır." diyen F.Gülen değilmiydi?


Mavi Marmara saldırısından sonra "İsrail haklıdır." diyen F.Gülen değilmiydi?

Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin





Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar (birbirinin tarafını tutarlar). İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez. (Maide Suresi 51. Ayet )

“Ey iman edenler!Müslümanları bırakıp da kâfirleri dost edinmeyin;(Bunu yaparak)Allah’a aleyhinizde apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz? (NİSA S. 144. AYET)

“Ey iman edenler !..............benim de düşmanım,sizinde düşmanınız olanlara sevgi göstererek, gizli muhabbet besleyerek onları dost edinmeyin.Oysa onlar,size gelen gerçeği inkâr etmişlerdir” (MÜMTEHİNE S. 60.AYET)

“Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hristiyanlar da asla senden razı olmayacakardır.” (BAKARA S. 120.AYET)

Bunlar kimlerdir?



Bunlar kimlerdir?



Bunu bizzat Âyet-i kerime'den öğrenin. Zira Cenâb-ı Hakk Mâide sûre-i şerif'inin 51. Âyet-i kerime'sinde buyurur ki: "Ey iman edenler! Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, o onlardandır." (Mâide: 51) İşte bu Âyet-i kerime onlardan olduğunu ispat eder. Küfrün lehine din ve vatanın aleyhine çalaşanın kim olduğunu yine Cenâb-ı Hakk öğretiyor. "Ey iman edenler! Müminleri bırakıp kâfirleri dost edinmeyin. Allah'ın aleyhinize apaçık ferman vermesini mi istersiniz?" (Nisâ: 144) Cinsi ne olursa olsun küfür, İslâm'a göre tek bir millettir. Müminlerin dostu ise ancak müminlerdir. "Sen onların dinlerine uymadıkça ne yahudiler ne de hıristiyanlar aslâ senden hoşnut olmazlar." (Bakara: 120) Oldular mı? Hayır! Ne yapıldıysa kâfiri memnun etme adına yine de yetmedi, yetmez. Memnun olmazlar, olmayacaklar. Âyet-i kerime'de şöyle buyuruluyor: "İnsanlar içerisinde, müminlere en şiddetli düşman olarak yahudileri bulursun." (Mâide: 82) Onlar İslâm'ın ve müslümanların düşmanıdırlar, müslümanların başına daima bir gaile çıkarmaktan ve kötülük etmekten başka bir şey düşünmezler. Dinini terk edip kendilerine tâbi olmadıkça, hiçbir müslümandan memnun olmazlar. En büyük düşmanları dost bilmek, işte o zaman en büyük vatan ihâneti olur. Allah-u Teâlâ bir Âyet-i kerime'sinde: "O halde sakın kâfirlere arka çıkma!" buyuruyor. (Kasas: 86) Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyurmuşlardır: "Allah'a isyan eden kimseye itaat yoktur." (İbn-i Mâce: 2865) Allah-u Teâlâ haksızların haksızlığını, hâinlerin hâinliklerini bildiği halde zulüm ve hâinliğe yardım edenlere, Hakk'ın hükümlerini esas almayıp kendi arzusuna tâbi olanlara karşı bir tehdit mahiyetinde olmak üzere Âyet-i kerime'lerinde şöyle buyurmaktadır: "Kendilerine hâinlik edenleri savunma. Çünkü Allah hâin günahkârları sevmez." (Nisâ: 107) Sevmemekle kalmaz buğzeder, onu ikaba ve azaba uğratır. Onlar hiçbir yerde, hiçbir tarihte müslümanlara dost olmamışlardır. Müslümanlarla savaşmakta her zaman için birbirine dost olmuşlardır. İnkâr ve sapıklıkta birleştikleri için, müslümanlara karşı bir el gibidirler. Ne korkunç bir şey en büyük düşmanla dost olmak. Vatanın kapılarını açmak demektir. Vatan kapılarını düşmana açmak demekse büyük ihânettir. Büyük hâinliktir. Bunun için Cenâb-ı Hakk; "Kim ki onlarla muhabbet eder, ünsiyet ederse o onlardandır!" buyuruyor: Bunlar onlardandır. Artık iyi bilmemiz lâzım. İsmi ne olursa olsun Âyet-i kerime'ye bakıp iman etmemiz lâzım. Bu dostluk kuranlar, küffâra yaranmaya çalışanlar Hazret-i Allah'tan daha mı iyi biliyorlar? "Allah düşmanlarınızı sizden çok daha iyi bilir." (Nisâ: 45) Biz Hazret-i Allah'a iman ediyoruz ve O'na teslim olmuşuzdur.(inşaAllah_u teala)




Adnan Oktar’ın İsrail’in Sanhedrin Hahamlarıyla Görüşmesi




Adnan Oktar’ın İsrail’in Sanhedrin Hahamlarıyla Görüşmesi Oktar:
“Maşallah maşallah, kardeşiz inşallah, Allah çok güzel günler gösterecek, yakın bir zamanda inşallah. Aynı Allah’a inanıyoruz. Helallerimiz, haramlarımız benziyor, çok yönden benziyor, Allah samimi kullarının hepsini Cennete koyacak inşallah” “Musevilerle ailecek ziyaretleri artıralım. Dostluğumuza, kardeşliğimize halkı inandıralım. Benzer yönlerimizin çokluğunu vurgulayalım. İç içe, kardeşçe Musevilerle kalabilir, yaşayabilir Müslümanlar…” “Sevginiz çok hoşuma gidiyor. Hahamlar geliyor, muazzam sevgileri var… Müslümanlarla Musevilerin arasındaki düşmanlık şeytandan kaynaklanıyor. …”
Haham: “Uygulamaya dökmeliyiz. Çok hızlı sonuçlar almalıyız. Bu ortak vizyonumuz için neler yapacaksınız sayın Oktar?”
Oktar: “Akşam düşündüm. Süleyman As. Mabedi en fazla 1 yıl içerisinde yapılabilir. Aynı mükemmellikte tekrar yapılabilir.” (Süleyman As.’ın mabedini yapmak için Mescid-i Aksa’nın yıkılması gerekiyor. Bunu Oktar kitaplarında defalarca yazmış bir isimdir.)
Haham: “Siz İsrail’e gelip İbrahimi Dinlerin Birliği” konferanslarını verdiniz. İbrahimi Dinler Birliği, bunu İsrail dışında bir yerlerde anlatmayı da düşünüyor musunuz? Başka yerde yapacağınız konferanslar için Musevilerin ve İsrail’in işbirliğini ister misiniz?”
Oktar: “Biz İsrailli gençlerin daha dindar olmasını istiyoruz. Şu da var her yerde, Avrupa’daki, Türkiye’deki insanlar İsrail’in dindarları kadar bize candan, yakın ve sıcak davranmıyorlar. Biz İsrail’e çok önem veriyoruz.”
Haham: “İsrail’in önemli olduğu bizim için de açıktır. Müslüman ve Hıristiyan ülkelerdeki çalışmalarınızd a bizden beklediğiniz nedir? Bir de Müslüman ve Hıristiyan ülkeler biz Musevileri şeytanın elçisi ya da şeytanın kendisi olarak görüyorlar. Bu tavır devam ettiği müddetçe barış çok zor. Başka ülkelerdeki mesajlarınızda bu anlayışı değiştirmek için çaba gösteriniz.”
Oktar: “Hz. İbrahim’in torunlarını şeytanın elçisi olarak görenlerin kendisinde şeytanlık vardır. Onları normal bir insan olarak görmeyin. Onları ciddiye almayın. Onları biraz daha konuşturursanız Hz. İbrahim’e de dil uzatırlar. Hatta bütün Peygamberleri sıraya alırlar. Haşa, ne şeytanın elçisi! Peygamber neslinden tertemiz insanlarsınız. Siz Hz. Musa’ya sadakat gösteriyorsunuz . Sizleri çok çok seviyoruz. Pratik olarak bunu bütün dünyaya gösteririz.”
Haham: “İsrail. Vaad edilmiş topraklar. Vatanımız. Bu topraklar bizim. 3300 yıl öncesinden beri. Peki sizin geldiğiniz neresi ve ne zaman? Tam örtüşmüyoruz. Şu anda İsrail halkı olarak 5.5 milyon, dünya çapında Musevi olarak 13 milyonuz. İnsanlara karşı Museviliğe gelin diye bir çağrımız da yok. 13 Milyon bize yeter! Söylediniz Mesih çağı başladı. Ama öncelikle herkesin nereden geldiğini anlaması gerekiyor.”
Oktar: “Size olan sevgimizi basına yansıtacağız. Merak etmeyin. Genel olarak Türkiye halkı Musevilere sevgi dolu zaten. Sizlere karşı, inançlarınıza karşı saygımızı ve sevgimizi basına yansıtacağız. (Bu arada vaad edilmiş topraklara ve fiili duruma da saygı duymuş oldu Oktar!) İslam alemine olumlu mesajlar vereceğiz.”
Haham: “Sizde Sünni-Şia ayrımı var. Birbirinize önyargılısınız. Bizde İsrail-Filistin çatışması var. Bunu değiştiremeyiz. Olan biten budur.” Oktar: “Bunlar önemli değil. Sizi seviyoruz. Bizim kitaplarımız ve Musevi sevgimiz kamuoyunda, Türkiye’de çok olumlu bir etki yaptı. Biz önayak olursak Türkiye halkı sizi sevmeye hazırdır. Hatta bu sevgimiz, İslam alemine de örnek olacaktır.”
Haham: “Oktar olarak Müslümanları buna teşvik edin. Pek güzel. Hakkımızdaki olumsuz düşüncelerin silinmesine yardım edin. Bir de İranlılar var! Onları nasıl etkileyeceksini z?”
Oktar: “Türk halkı Musevileri seviyorsa tamamdır. İş bitmiştir. İran ve başka Müslüman ülkeleri de Türkiye’yi takip edecektir. … İran’da en çok kitabı satılan Sünni benim.”
Haham: “İran Nükleer güce sahip bir lider ülke olma peşinde… Tüm Müslümanların %8’i olmalarına rağmen Sünnileri de tehdit ediyorlar. Daha fazla bastırmalısınız . Ve İsrail de bu kardeşlik projesine daha fazla destek olmalı. Sizinle yan yana olan bu görüntülerimizi bütün medya araçlarıyla yaymalıyız. Siz internetten en çok kitabı indirilen kişisiniz.”
Oktar: “Cnn gibi büyük bir televizyonda açık oturuma benzer bir sohbet toplantısı yapalım. Büyük kanal verirse bütün kanallar o toplantıyı haber yapar. Çok muazzam etkisi olur.”
Haham: “Biz zaten daha önce programlar yaptık. Musevilere karşı olumlu bir hava oluşturdu. … İran’a karşı Sünni Müslüman alemiyle birleşmeliyiz; işbirliği yapmalıyız. Bunu kabul ettirmek için size Allah’tan güç diliyorum.”
Oktar: “Biz kararlıyız. Sizleri çok seviyoruz. Bize Allah’ın emanetisiniz. Allah’ın vaadidir; çok özgür, bereket bolluk içinde ve rahat yaşayacağınız Altın Çağa çok yaklaştık. İçiniz rahat olsun. İsrail’in ve bölgenin yolu çok açıktır bundan sonra… İrtibatı koparmayalım. Sık sık görüşelim. Kardeşiz” Haham: “Siz İbrahim’in ruhusunuz. Burada toplanmamız da Allah’ın bir lutfu. Biz buradayken bu vizyonumuz için somut gelişmeler görmek isteriz” (Hahamlar Oktar’ın söylediklerinde n tatmin olmamışlar gibi sürekli hadi sonuç elde edelim deyip ısrar ediyorlar).
Oktar: “Merak etmeyin, her hafta her ay somut gelişmeler göreceksiniz. … İsrail’deki gençleri organize edin onlara bir sohbet yapayım. Filistinli gençlerle de görüşebiliriz.”
Haham: “Sizin radyo, tv, internet imkanlarınızdan yararlanabilir miyiz? Paylaşabilir miyiz?” Oktar: “O çok güzel bir fikir. … Sizinle tanışmamız kaderdir. Allah’ın dilemesiyledir. Beraberce şeytanın oyununu bozacağız inşallah.”


ALINTIDIR.

Adnan Oktar’ın İsrail’in Sanhedrin Hahamlarıyla Görüşmesi-VİDEO



DİĞER VİDEOLAR

http://video.mynet.com/kocayusufcan/ADNAN-HOCA-NIN-SANHEDRIN-HAHAMLARIYLA-GORUSMESI/713864/


http://www.harunyahya.net/V2/Lang/tr/Pg/WorkDetail/Number/13312


http://us1.harunyahya.com/Detail/T/RQK4HHA7307/productId/15168/SAYIN_ADNAN_OKTAR%E2%80%99IN_SANHEDRIN_HAHAMLARIYLA_GORUSMESI_(1_TEMMUZ_2009)

17 Şubat 2011 Perşembe

Mehmet Şevket Eygi'den Adnan Oktar'a Cevap

Adnan Oktar'a M.Şevket Eygi'den Cevap from Nefy-û İsbât on Vimeo.

ADNAN OKTAR'IN YAHUDİ DOSTLARI VE SİTESİNDEKİ MASONİK SEMBOLLER...

ADNAN OKTAR'IN YAHUDİ DOSTLARI VE SİTESİNDEKİ MASONİK SEMBOLLER...



Harun Yahya adıyla bilinen Adnan Oktar, bugün İsrail’in esir askeri Şalid için kendisinin aracı olmasını isteyen İsrailli bir ekibi ağırladı…

Hıristiyan ve Yahudi dünyasından önemli 2 şer temsilci ile bir araya gelen ve İstanbul Grand Cevahir Otel Turkuaz Salonunda bir basın toplantısı düzenleyen Adnan Oktar İslam alemi adına talihsiz açıklamalarda bulundu.

Filistin halkının gerçek yönetimi olarak benimsediği Hamas ile bir bağlantısı olmadığını bildiren Oktar, Filistinlilerin gerçekleştirdiği direnişten Terörizm, bu eylemleri gerçekleştirenlerden de terörist diye bahsetti.

Adnan Oktar, İsrail İmar Bakanı Yardımcısı Ayoob Kara, Kudüs Akademik Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Efraim Lahav, İsrail Hahamlar Meclisi Sanhedrin’de Beni Nuh Mahkemesi Başkanı Haham Yeshayahu Hollander, İsrail Hahamlar Meclisi Sanhedrin’in İslam Konusunda Danışmanı Haham Ben Abrahamson, İsrail Ortodoks Hıristiyan Topluluğu Lideri Hurrian Dimitri, İsrail Dürzi Topluluğu Lideri Ameen Kablan, İsrail Samarit Topluluğu Lideri Japhet Tsedaka ve İsrail Bedevi Topluluğu Lideri Ataf Krinawi ile birlikte basın toplantısı düzenledi.










ŞALİD EVLADIMIZ İSRAİL KARDEŞİMİZ!




Adnan Oktar, İsrail ile Türkiye’nin arasını açmak isteyenlerin olduğunu söylerken, bunu yapmaya çalışanların sayısının az olduğunu ve asla başaramayacaklarını bildirdi. Esir asker Şalid için “o bizim evladımız” diyen Oktar, “her gün ölüm korkusu ile yaşamak çok zor bir şey. Bu husumetin bitmesi lazım. Biz onun da Filistinlilerin de hapishanelerdeki durumundan rahatsızız” dedi.

İsrail bizim “La ilahe illallah kardeşimiz” diyen Oktar, aynı “Allah’a inanıyoruz bunu unutmayın” dedi.

İRAN İSRAİL’E SALDIRAMAZ

İran’ın İsrail ile ilgili düşüncelerine ve Ahmedinejad’ın “İsrail’i haritadan sileriz” sözlerine değinen Oktar, “Ben Ahmedinejad’a Atom bombasının haram olduğunu anlattım. Sonrasında Hürriyet Gazetesinde de açıklaması yayınlandı. İran böyle bir şey yapmayacaklarını söyledi. Zaten İsrail’in ve İsraillilerin kılına zarar getirecek olanın gök kubbeyi başına yıkarız biz. Buna izin vermeyiz. İsrail bizim himayemizde” dedi.




FİLİSTİNLİLER SORULUNCA SİNİRLENDİ




Çeşitli Yahudi temsilcileriyle bir basın toplantısı düzenleyen Harun Yahya müstearlı Adnan Oktar, İsrail’i esir asker için birçok çaba sarf edeceğini ve İsrail’de Yahudilerin zor durumda olduğunu söyledi. Filistinlerin mağduriyetlerinden bahsetmeyen Oktar, Bir basın mensubunun ‘Yahudilerin Filistinlilere yaptıklarından neden söz etmiyorsunuz sorusuna ise sinirlendi.

İsrail’le Türkiye arasında birilerinin sürekli gerginlik çıkarmak istediğini de ifade eden Oktar İsrail bizim dostumuzdur… Ona kimse zarar veremez. Mehdi ve Mesih’e hepsi itaat edecek dedi.

ADNAN OKTAR’IN SİTELERİNDEKİ MASONİK SEMBOLLER

Bu gördügünüz resim Adnan Oktar’ın sitelerinde bulunan onlarca masonik sembollerden sadece biri…





1. Abartılmıs bir sekilde “güneş ışınları”, ki bu masonların en önemli sembollerindendir.

2. Güneş ışınlarının “Piramid” şeklinde olması da çok ilginç.

3. Güneş ışınlarının hemen altındaki “Surlar”da masonik sembollerdir.

4. Diğer bir masonik sembol ise “Aslanlı yol” dur… Havuz, uzunca bir yol seklinde ve kıyılarına Aslanlar yerleştirilmiş.

Yani demek istenen şu; Aslanlı yoldan gidiyorsun… Surların arasından geçip piramidde olan şeytana ulaşıyorsun.

WASHİNGTON’DAKİ MASON TAPINAĞINA GİDEN ASLANLI YOL






MASONLUKLA İLGİLİ ÇELİŞKİLERİ

1. Yazısı



Ateist Masonların Yaptığı Eylemlerden Tüm Masonlar Sorumlu Tutulamaz.

Nasıl ki birtakım ateist Siyonistlerin yaptıkları nedeniyle tüm Musevi halkını sorumlu tutmak vicdana aykırıysa, aynı şekilde ateist masonların yaptıkları zulüm de tüm masonlara maledilemez. Masonluk teşkilatı içinde de Allah’a bir olarak iman eden, bazı locaların üst düzey masonları tarafından bilinen ve uygulanan zulme karşı olan, insanlar arasında iyilik ve barışı talep eden kimseler bulunmaktadır. Bu kimseler masonluk teşkilatının kargaşa çıkaran, din ahlakına karşı faaliyetler düzenleyen bir yapıdan çıkıp, güzel ahlakın yayılması için çalışan bir teşkilat haline gelmesine çalışmaktadırlar. Bu, son derece önemli ve gerekli bir çalışmadır. Ve masonluğun olumsuz faaliyetlerine yönelik tepsitler ve eleştiriler yapılırken, bu durumun göz ardı edilmemesi gerekir.

Sitenin diğer sayfalarını okurken de, bu sitede eleştirilenin ateist masonluk olduğu unutulmamalıdır. Bu eleştilerin hepsi masonluğun ateist yönüne, din ahlakına karşı fikirlerine ve bu yönünün sebep olduğu zulme yöneliktir. Ve bu eleştirilerin yapılmasının amacı, insanların tehlikenin asıl kaynağını görebilmelerini sağlamanın yanı sıra, masonluğun bu yönünden haberi olmayan veya bu yönünün değişmesini isteyen masonların fikren harekete geçmelerini sağlamaktır. Masonluğun kendi içinden gelen bir düzelme ve din ahlakı doğrultusunda değişme hareketi, çok etkili ve faydalı olacaktır. Ateist masonluk yüzyıllardır dünyanın dört bir yanında son derece karanlık eylemler düzenlemiş, dinsizliğin hakim olması için gayret etmiştir. Ancak içinde bulunduğumuz yüzyıl, ateist masonluğun yüzyıllardır devam eden söz konusu bozgunculuğunun sona erip yenilgiye uğrayacağı bir dönemdir. Dünyanın Allah’ın nuruyla aydınlanacağı bu yüzyılda, Allah’ın izniyle masonluk da - Allah’a iman eden, dindar masonların da katkılarıyla- güzel ahlakın yayılması için hizmet eden bir teşkilata dönüşecektir.

—————————————————————————————————————————————————— ———-



2. Yazısı



ADNAN OKTAR’IN MPL RÖPORTAJI




(İstanbul, Nisan 2008)

ADNAN OKTAR: Evet. Yani bir Allah’a inananlar vardır, bir de şeytana inananlar vardır. İki çeşit düşünce vardır dünyada bunlar sürekli birbirleriyle mücadele ederler. Allah’a inananlar hak kitaplara, hak peygamberlere uyarlar.

Allah’a inanmayanlar da şeytana uyarlar. Şeytana uymada her zaman organize etkili bir örgütlenme vardır. Bunun adına masonluk denir.İsmi çeşitli şekillerde olur. Ama adı masonluktur. Mesela masonluk firavunun mezarının o üçgenini amblem olarak kullanır. Bir mason sembolüdür bu. Mısır’da yapılan incelemelerde Mısır yazıtlarında çok çok fazla sayıda masonik sembol görürüz. Aynı şekilde Nemrud harabelerinde Nemrud’tan kalan kalıntılarda çok fazla sayıda masonik amblem görürüz. Onların mezarlarında taş oymalarında her yerde masonluk kendini belli eder. Mesela bir bina yapmışlardır. Bakarsın üstünde yılan motifi koymuşlardır. Bu masonluğun bir amblemidir. Demektir bu binayı masonlar yaptı. Veyahut ters T şeklinde bir işaret şu tarzda binaya yerleştirirler onu. Bu ne demektir. Bu binayı mason yaptı. Yahut buradan masonlar geçti. Mesela bir kaya; kayanın üstünü oymuşlar. Bakıyorsun bir mason işareti. Dünyanın en eski devirlerinden beri vardır masonluk. Hz. Süleyman devrinde de vardı. Hatta onların iddiasına göre biz Hz. Adem devrinden beri organize faaliyet yapıyoruz diyorlar masonlar.

—————————————————————————————————————————————————— ————-



Oysa masonluğa girişin temel şartı Tanrı’ya inanmaktır. Yani prensip olarak bir ateist mason



olamaz. Ancak siyonist masonlar Tanrı olarak şeytanı kabul ederler ve şeytana taparlar o ayrı mesele…




ALINTIDIR.





A.OKTAR:"İSRAİLİ SEVİYORUZ.İSRAİL'İN BAŞINA ATOM BOMBASINI ATMAYI DÜŞÜNENLERE GÖK KUBBEYİ ÇÖKERTİRİZ"


Adnan Oktar ve İsrail (2.Bölüm)
Yükleyen masonlar. - Dünyadan haber videoları

Adnan Oktar manken Arzu Yanardağ'a iltifat yağdırdı

(Harun Yahya) Adnan Oktar - "Bizim Kaynağımız Kuran ve TEVRAT"

Adnan Oktar'ın sapkın tevilleri...



Adnan Oktar'ın sapkın tevilleri...


İnşallah bugunden itibaren her hali ve yazıları ve de sözleri ile kendisinin mehdi olduğu intibaasını yaymaya gayret eden ki ; geçen günlerde yayınlayan bir videosunda mehdinin adının adnan olduğunu söyleviyerdi ; şer-i ilimlerden nasibi olmayan – arapça bilmeyen – lakin bütün hadisleri türkçelerinden okumak ile övünen Adnan Oktar İsminde ve Harun Yahya Müstear ismi ile yazan zevatın sitelerinden bilhassa mehdi aleyhirıdvanın gelişi ile hakkında yapdığı batıl tevillere örnekler vereceğiz.

bu yanlış tevillerin itikadını sağlam yerlerden – ehil hocalardan öğrenmiş bulunan her müslüman farkına varabilir.

rabbimiz yar ve yardımcımızdır.

İnşallah Başlayalım.

Aşağıda Verilen Kaynakda Şöyle Denmekte.


Kuran ayetlerinde Müslümanların bu gibi hadisleri nasıl değerlendirmeleri gerektiği konusunda yol gösterilmiştir. Ayetlerde, insanların Peygamberimiz (sav) için, “Onunla birlikte bir melek indirilmeli değil miydi?” diye sordukları bildirilmiştir (Enam Suresi, 8). Ancak hiçbir zaman için ‘Peygamberimiz (sav)’in sarığının üzerinde bir melek görünmemiş, bu melek de insanlara “bu kişi peygamberdir” diye bir söz söylememiştir’. Kaynak



lakin beyan etmek gerekir ise böylesine bir yorum batıldır.

mehdi aleyhirıdvanın göstereceği hallerden bazıları belki kendisinden önce gelen evliyalardan zuhur etmeyen ve de hatda peygamber efendimiziden dahi zuhur etmeyen bazı haller onda vuku bulacak.onun göstereceği kerametler diğer evliyalarda asla görülmemişdir.onun kerametleri de resulullahın mucizelerinden bir mucize olacağı yine ehli sünnet itikadı gereğidir. [yani evliyanın kerameti resulullahın mucizesidir]

ibarede geldi ki.: resulullah efendimizden önceki bütün peygamberlerde hasıl olan mucizelerin bir benzeri resulullaha verildi amma bazı şeyler resulullahın hayatında dahi vuku bulmadı.!!

işde onun takipçileri olan bazı evliyadan zuhur olan ve de olacak haller ibare de gelen mucizelerin bir benzeri kabilindendir.

misal mehdi aleyhirıdvanın vatikan [ki burda onu bazıları devamlı hep istanbul diye tercume ederler] fethi sırasında abdest alırken denizi yarılması kerametidir ki böyle bir keramet resulullahdan vaki olmamışdır.

soruyoruz : resulullahın havada uçtuğuna dair hiç haberler geldimi .? gelmedi diye böyle haber evliyanın uçması dair olan hallerini inkar mı edeceğiz.?kesinlik ile hayır;evliyanın havada uçduğu aylarca aç susuz gibi akla yakın ve ya pek yakın gelmeyen harikulade nice haller vuku bulmuşdur.!!!

işde böylece yukardaki tevil gibi resulullahda vuku bulmadı diye bunların zahiri manasını redetmek – batıl tevillere gitmek dini bozmakdan öte bir gaye taşımamaktatır.

ve yine tekrar ediyorum.

müceddid-i elf-i sani imam rabbani r.a mektubatında bu hadisi [1]tevil etmemiş olduğu gibi kabul etmişdir.mehdi olduğu iddia edilen kişiye karşı bu hadis ile beraber başka hadisleride zikrederek bu kişide bunlar yani bu hasletler – bu özellikler varmıdır demişdir.

yine aynı zaman bu sapkın guruh imam rabbani r.a mektubatında geçen ”bu asrın başından 28 geçmişdir ”ibaresinde ki 28 i 18 yaparak mektubatda dahi tahrifat yapmışlardır.bunuda sebebi başka olsa gerek… [2]

imam rabbani r.a kabaca söylemek gerekir ise gavur takvimine göre hesap yapmadı.hadisleri değerlendirirken hicri takvime göre hesapladı. 1430 dayız .cübbelid hocaefendi ne dedi imam rabbani r.a dayanarak dedi mehdi bu asırda gelmez.hicri asra mehdi aleyhirıdvanın gelişi imam rabbani r.a ‘a göre yok.!mevzu bahis değildir. yani daha 70 sene mehdi beklememek lazımdır..milleti hayallere sürüklememek lazımdır…şeriat-ı garrayı yaşamak bize yeter.!!!

emma bad; yok eğer miladiyi hesaba katacak olursak 2025 yılına kadar mehdinin gelmesi lazım. [yani mehdi her asrın başında yani ilk çeyreğinde gelecek ya] 15 sene içinde gelmesi lazım demek oluyor.!!!! velev ki gelecek olsa dahi [yani bırak cubbeliyi imam rabbani r.a yanılmış dahi olsa [est. est.. est...]] mehdi adnan oktar asla ve asla değildir.!!

ALLAH bu gurubun şerrinden ümmed-i muhammedi korusun amin.

[1] imam rabbani kaddesALlahu sirruhu hazretleri ”seyyid muhammed confuri ”namlı bir zatın mehdi olduğuna dair olan iddialara karşı 6 hadisi zikredek ki; bu altı hadis içinde melek hadisi de var ; bu alametler bu zatda varmıdır diye soruyor.ve bu hadisleri zikretmeden öncede bu alametler o sahışda yoktur diyor.

bakınız : mektubat 2.cild 67.mektub

şimdi bizda insaf ehline soruyoruz ; bu alametler sayın oktarda var mıdır yok mudur.?

[2] ihtimalleri sıralayacağız inşallah.

(reddulmuhtar.com)



ALINTIDIR.


M.İSLAMOĞLU:Hayızlı kadının oruç tutabileceği hatta namaz bile kılabileceğine fetva